Troya, Çanakkale - Türkiye

Troya Antik Kenti



Troya, dünyadaki en ünlü antik kentlerden birisidir. Troya'da görülen 9 katman, kesintisiz olarak 3000 yıldan fazla bir zamanı göstermekte ve Anadolu, Ege ve Balkanların buluştuğu bu benzersiz coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi sağlamaktadır. Troya'daki en erken yerleşim katı M.Ö. 3000 - 2500 ile erken Tunç Çağı'na tarihlenmektedir, daha sonra sürekli yerleşim gören Troya katmanları M.Ö. 85 - M.S. 8. yüzyıla tarihlenen Roma Dönemi ile sona ermektedir. Troya, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle burada hüküm süren uygarlıkların diğer bölgelerle ticari ve kültürel bağlantıları açısından daima çok önemli bir rol üstlenmiştir. Troya ayrıca gösterdiği kesintisiz katmanlaşma ile Avrupa ve Ege'deki diğer arkeolojik alanlar için referans görevi görmektedir.

Farklı dillerde, yazılış ve söyleniş biçimi olan Troia ismi, Türkçe'de ‘’Troya’’, Fransızca okunuşu nedeniyle de, 19. yüzyıldan itibaren ‘’Truva’’ olarak da bilinir. Homeros'un İliada destanında aynı yer için hem Troia hem de İlios ismi kullanılmıştır. İliada Destanı'nda 49 kez Troia, 106 kez İlios ismi geçmektedir. İliada'da ‘’kutsal İlios’’ tanımlaması sıkça rastlanır. Daha az kullanılan Troia ise ‘’sağlam duvarlarla çevrilmiş’’, ‘’güçlü kuleli’’, ‘’geniş caddeli’’, ‘’rüzgarlı’’ tanımlamalarla birlikte anılmaktadır. Kent için kullanılmış iki isim de Homeros'tan çok daha eskiye dayanmaktadır. Destan eskilerden anlatıla gelerek Homeros'a kadar ulaşmıştır.

“ Akhalıların Kralı Odysseus, şehri ele geçiremeyince dâhice bir plan yapar. Büyük bir tahta at hazırlatır ve en seçkin askerlerini içine gizlice yerleştirir. Daha sonra geri çekilme numarası yaparak, gemilerle denize açılır ve uzaklaşırlar. Bu geri çekilme ve ardında kalan tahta at karşısında şaşıran Truvalılar, atın yanına gelirler. Bu at, Truvalılara bir savaş hediyesi olarak bırakılmıştır. Truvalılar sevinerek bu atı kalenin içerisine alırlar. Düşmanın geri çekilmesiyle zafer kutlamaları yapan ve gece yorgun düşen askerler karşısında atın içinde bekleyen Akhalı savaşçılar kısa sürede kalenin bir kısmını ele geçirir. Bu sürede gemilere binip, uzaklaşmış görünümü veren diğer ordular da kaleye alınır ve Truva kenti yakıp yıkılır. Menelaos ise karısı Helen'i alarak ülkesine döner. ”

Heinrich Schliemann İliada'yı defalarca okuyup, inceledikten sonra, Homeros'un anlattığı Troia'nın, yani İlios kentinin, Çanakkale Boğazı'nın (Hellespont) güneyinde yer alan, 100x250 metre boyutlarındaki Hisarlık Tepesi'nde aranması gerektiğine inanmıştı. Bu ören yeri, Ege kıyılarından yaklaşık 6 km, Çanakkale Boğazı kıyısından ise 4.5 km uzaklıkta, stratejik açıdan önemli bir noktada, Skamander (Karamenderes) ve Simoeis (Dümrek) vadileri arasında uzanan kireç taşı bir yükseltinin ucundadır. 1863 - 1865 yılları arasında Troia'da küçük çaplı kazılar yapan Frank Calvert (konsolos, yöreyi iyi tanıyan bir bilim adamı ve eski eser koleksiyoncusu), Hisarlık Tepesi'nin bir höyük olduğunun daha önceleri farkına varmıştı. Tarih boyunca dokuz kez doğal afetler ve savaşlarla yıkılan Truva'yı dokuz katman halinde incelemek mümkündür.

Troya'dan Çannakkale Ovaları Bir Görüntüsü

Troya Kenti Antik Dönemleri

Troya I (İÖ 3200 / 3000 - 2500): Üst üste 10 kattan oluşur. Deniz düzeyinden 26 metre yükseklikteki bir tepenin üzerinde yer alır. Çevresini, günümüze iyi korunmuş bir biçimde ulaşan bir duvar çeviriyordu. Evlerin temelleri taştan, üst bölümleri ise kerpiçten yapılmadır. Evlerin planı, o dönemin Ege dünyasında sıkça kullanılan megarondur. Ele geçen buluntulardan, Troya I halkının bakır aletlerin yanı sıra taştan yapılma silah ve aletleri kullandıkları görülür. Bunların yanı sıra kemik ve pişmiş topraktan yapılma araç-gereçler de bulunmuştur. Troya I, Erken Bronz Çağı'na giren bir yerleşmedir. İzlerden anlaşıldığına göre büyük bir yıkımla son bulmuştur.

Troya II (İÖ 2500-2200): Troya I uygarlığının devamı niteliğindedir. Yerleşme 7 yapı katına ayırır. Schliemann'ın Priamos'un hazinelerini bulduğunu sandığı yerleşme bu kata aittir. Troya II, Troya I'e oranla daha kalın bir surla çevrilidir. Yan yana sıralı olan megaron planlı evlerin ortasında yine bey ya da kralın sarayı yer alır. Troya II halkı çömlekçi çarkını bulmasına karşın, seramik kapların bazılarını hala elde yapmayı sürdürüyordu. Bu yerleşim katında çok sayıda altın eşya ve değerli buluntular, açığa çıkarılmıştır. Troya II olasılıkla bir düşmanın saldırısıyla yıkıma uğradı.

Troya VI (İÖ 1800-1275): Bu yerleşme 8 yapı katma ve üç ana evreye ayrılır. Troya VI, bir önceki yerleşmelere oranla daha geniş bir alana yayılmıştır. Güçlü bir surla çevrili olan kentin beş kapısı vardır. Sur kalıntısının büyük bir bölümü günümüze kadar gelmiştir. Yüksekliği yer yer 9 m'yi bulur. 8×18 m boyutlarındaki görkemli kulesi bugün de ayaktadır. Evler megaron planlıdır. Kazılarda bulunan altın ve gümüş gibi değerli madenlerden yapılmış süs eşyalarıyla, bazı kap kaçak ve kremasyon mezarlar, Troya VI halkının değişik yöreden geldiğini gösterir. Homeros'un İlyada'sına konu olan dönem, Troya VI f-h evreleridir. Ünlü destanda dile getirilen görkemli surlar da bu tabakanın surlarıdır. Tabakanın son evresi olan VII-h, bir deprem felaketiyle son bulmuştur.

Troya VII (İÖ 1275-1100): Bu yerleşim VII-a ve VII-b olarak iki yapı katına ayrılır. VII-a (İÖ 1275-1240) evresi bir kuşak kadar yerleşime sahne olmuştur. VI-h katının depremden zarar gören yapıları onarılarak kullanılmıştır. ABD'li arkeologlara göre VI-a, Homeros'un İlyada'da söz ettiği görkemli İlion kentidir ve Priamos'un kurduğu kentin devamıdır. Ancak VI-h evresine göre yapıların daha yoksul oluşu bu kanıyı zayıflatmaktadır. VII-b katı, VII-b1 ve VII-b2 olmak üzere kendi içinde ikiye ayrılır. VII-b1 (İÖ 1240-1190) ile VII-a arasındaki 50 cm'lik yangın tabakası, bir önceki yerleşmenin büyük bir yangınla son bulduğunu göstermektedir. VII-b2 (İÖ 1190-1100) Balkan kökenli bir halkın yerleştiği bir tabakadır.

Troya VIII. Bu tabakada bulunan eserler, İÖ 7. yüzyıldan önceye gitmez. Bu da kentin uzun bir süre terk edildiğini göstermektedir. Bu kattaki en önemli yapı kalıntısı Athena Tapınağı'na aittir.Troya IX. Roma döneminin yaşandığı bir kattır. Romalılar, kendilerinin Troyalı Aeneas'ın soyundan geldiklerini kabul ettikleri için Troya'ya özel bir önem verdiler. Özellikle Sezar ve Augustus dönemlerinde kent bayındır hale getirildi. Athena Tapınağı genişletildi ve ek yapılarla büyütüldü. Tapınağın dört yanı, her bir yanı 80 metre uzunluğunda sütun sıralarıyla çevrildi. Bunu yapabilmek için de Troya VI ile Troya VII katlarının taşları söküldü. Bu arada bouleuterion ve tiyatro gibi yapılarla da kent süslendi.