Hirapolis'den Denizli Ovaları Manzarası, Pamukkale- Türkiye

Pamukkale - Hierapolis



4. ve 6. yüzyıllar arasında inşa edilen Hierapolis'te heykeller şehir kalıntıları, katedral, hamam ve kiliseler Erken Hıristiyanlık mimari grubunun seçkin bir örneğini teşkil etmektedir. Çal Dağı'nın güney eteklerinden gelen kalsiyum oksit içeren suların oluşturduğu görkemli beyaz travertenler Pamukkale'de görsel bir çarpıcı bir manzara yaratmıştır. Büyük ölçüde bozulmamış ve doğa manzarası korunan beyaz traverten terasları, binlerce antik sütun ve mermer mimari süslemeleri arasında oluşmuş sıcak su havuzları, Hierapolis (Holy City-Kutsal Kent) arkeolojik kentinde, birlikte iç içedir.

Travertenler çok yönlü, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kayadır. Çökelti ilk etapta jel halindedir. Beyazlığın oluşumunda hava şartları, ısı kaybı, akışın yayılımı ve süresi etkilidir. Çökelme, termal sudaki karbondioksit, havadaki karbondioksit ile dengeye gelinceye kadar devam eder. Kaynaklardan çıkan sular travertenler üzerinden geçerken yılda 4,9 m2 alanı 1 mm kalınlığında beyazlatabilmektedir.

“ Hierapolis Antik Kenti en az 10 bin yıllık bir yerleşkeye sahiptir. Bölgenin yazılı tarihi M.Ö. 190 olarak kayıtlıdır. Şehrin bu bölgeye kurulmasının sebebi de şifalı termal sudur. Denizli'nin yaklaşık 20 km kuzeyindedir. Antik şehir, birkaç tarihi alan arasında bulunmaktadır. Eski coğrafyacılar Strabon ve Ptolemaios'a göre, Hierapolis, Kao'nun Sınırı'ndaki Laodikea ve Tripolis'e çok yakındı. Bu yüzden Frig şehriydi. ”

Antik Havuz

Hierapolis termal yerleşmesinin arkeoloji literatüründe Holy City (Kutsal Kent) olarak adlandırılması, kentte bilinen tapınak, yapı ve sıcak su kaynaklarının varlığından kaynaklanmaktadır. Bugün antik havuzu meydana getiren İ.S. VII. Yüzyılda oluşan depremdir. Sütunlu caddenin yanında yer alan sivil agoraya ait ion düzeninde yapılmış olan (İ.S. I.yy) portik bu deprem sonucunda oluşan kırık içinde meydana gelen havuzun içine yıkılmıştır.

Roma döneminde kent, kaplıcaları sayesinde önemli bir tıbbi merkez haline gelmiş ve şifa bulmak niyetiyle Anadolu'nun bir çok yerinden gelen hastalar burada yaşamlarının sonuna kadar kalmışlardır. Roma Nekropolü, çoklukla bu hastaların mezarlarından oluşmakta ve kültürel çeşitlilik içermektedir. Hierapolis'teki Nimfeum (Antik Çeşme) ve Roma Hamamları, kentin bu özelliği nedeniyle inşa edilmiş ve bu yapılar, günümüze kadar gelmiştir.

Pamukkale travertenleri, Denizli Türkiye

Kuzey Bizans Kapısı

Hierapolis kentinde yapılan sur sistemine dâhil olan Kuzey kapı İ. S. IV. yüzyıl sonuna tarihlenmekte; Kuzey Kapı, Güney Kapı `ya simetrik olarak Bizans Dönemi'nde kentin anıtsal girişini oluşturur. Girişin iki yanında, antik şehri kötü etkilerden korumak üzere, apotropeik olarak duran arslan, panter, gorgo başı ile bezeli, muhtemelen daha eski bir yapıda kullanılmış olan, dört adet konsol günümüze ulaşmıştır.

Apollon Tapınağı

Mevcut Tapınak, eski ve dini mağara olarak bilinen Plutonion üzerinde kurulmuştur. Yerli halkın en eski dini merkezi olan bu yerde, Apollon bölgenin ana Tanrıçası Kybele ile buluşmuştur. Eski kaynaklar, Ana Tanrıça Kybele rahibinin bu mağaraya indiğini ve zehirli gazdan etkilenmediğini bildirirler. Apollon Tapınağı'nda üst yapıya ait kalıntılar M.S III. yüzyıldan geriye gitmemekle birlikte, temeller Geç Helenistik Döneme kadar uzanmaktadır. Mermer giriş basamaklarından tanınan 70 metre uzunluğundaki Tapınak, temenos duvarı ile çevrili kutsal alan içinde bulunmaktadır. Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Hellenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almıştır. Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS 4. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), MS 80 yıllarında, İsa'nın havarilerinden Filipus'un burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. MS 395 yılında Bizans yönetimine geçen Hierapolis, Piskoposluk merkezi oldu. Hierapolis, 12. yüzyıl sonlarına doğru Anadolu Selçukluları'nın sınırları dâhilinde kalmıştır.