Kütahya

Kütahya



Kütahya, 31 Ekim 2017 tarihinde ilân edilen UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’nın yeni üyeleri arasında yer alarak, Zanaat ve Halk Sanatları (Crafts and Folk Art) alanında “Yaratıcı Şehir” unvanını almaya hak kazandı. Bu sayede Kütahya, UNESCO tarafından yaratıcı şehir olarak kabul edilen dünyadaki 180 şehirden biri oldu. Yaratıcı Şehirler Ağı, yaratıcılığı; ekonomik, sosyal, kültürel ve çevresel sürdürülebilir kalkınmanın stratejik bir faktörü olarak belirlemiş, şehirler arasında uluslararası iş birliğini geliştirmek amacıyla 2004 yılında kurulmuştur. Şehirler bu ağa katılarak iyi uygulamaların paylaşımını, sürdürülebilir kalkınma planlarında kültür etkileşimini ve kültürel yaşama katılımın teşvikini, yaratıcılık ve kültürel endüstriyi geliştirecek iş birliğini güçlendirmek için çalışmayı taahhüt eder. Kütahya söz konusu ağa Zanaat ve Halk Sanatları dalında kabul edilen Türkiye’den ilk şehir olma başarısını göstererek dünyada bu alanda ağa kabul edilen 37 şehirden biri oldu.

Kütahya böylelikle, zanaat ve halk sanatlarıyla büyüyen ve gelişen, sanat ve zanaatı ekonomik, sosyal, kültürel ve çevresel sürdürülebilir kalkınmanın temel etkeni olarak benimseyen dünyadaki sayılı şehirlerden biri olarak kabul edildi.

Yaratıcı Şehirler Ağına üye olmak, Kütahya’nın şehir olarak el sanatıyla, kültürüyle, müziğiyle, halkıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, eğitim kurumlarıyla, idaresiyle kısacası şehrin yaşam tarzıyla yaratıcılık üzerine kurulu bir sanat ve zanaat şehri olduğunu tescil etmektedir. Çini sanatı, zaten 2016 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası listesine dâhil edilmişti ki, burada da Kütahya’mızın rolü büyüktür. Kütahya için “dünyanın çini başkenti” ifadesini kullanmak yanlış olmayacaktır. Ancak Kütahya’yı UNESCO Yaratıcı Şehri yapan kriter sadece dünyaca ünlü çinisi değil, şehrin sahip olduğu tüm zanaat ve halk sanatları ile bunların şehrin sosyoekonomik ve kültürel dokusuna işlenerek şehrin sürdürülebilir kentsel gelişiminde oynadığı kritik roldür. Bu üyelikle birlikte, ildeki tüm sanatların uluslararası ölçekte bilinirliği de artacaktır.

“ Çini; kil, kaolin, tebeşir ve kuvars gibi hammaddelerin belirli oranlarda karıştırılarak hazırlanmış hamurun şekillendirilmesi, kurutulması, pişirilmesi, dekorlanması, sırlanması ve sırlı bünyenin pişirilmesi ile oluşan bir sanat ürünüdür. Aynı zamanda, geleneksel Türk motiflerini yansıtan kendine has karakteristik özellikleri nedeni ile geleneksel seramik ürünlerden ayrılan bir sanat ürünü olarak ta tanımlanabilir. ”

Kütahya’da çiniciliğin Germiyan Oğulları döneminde başladığı düşünülmektedir. Tarihin her döneminde çeşitli sorunlarla karşılaşan Kütahya çiniciliği, günümüzde de bazı sorunlarla karşı karşıyadır. Bu araştırma, Kütahya çiniciliğinin kısaca Cumhuriyet döneminden önce ve sonraki tarihsel gelişimini, aynı zamanda günümüzdeki mevcut sorunlarını ve muhtemel çözüm önerilerini sunmaktadır. Çini Türkçe’de genellikle yapıların içinde veya dışında, duvar kaplaması olarak kullanılan; pişmiş topraktan kare ve çokgen gibi çeşitli biçimlerde yapılan, yüzeyi renkli, desenli, parlak ve sert saydam bir tabakayla kaplı, küçük boyutlu (15-30 cm) levhacıklara verilen özel bir addır.

Kütahya

Bununla beraber, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde çiniden çeşitli kaplar da yapılmıştır. Bu bağlamda çini sözcüğü bütün gündelik seramik eşyanın yapıldığı bir malzeme adı da olmaktadır. Bu ayırım Osmanlı mimarisinde kullanılan çiniye 18. yüzyıla kadar “ kaşi ”, çini (tabak, vazo gibi) eşyaya da “ evani ” adı verilerek belirtilmiştir.