Göreme Milli Parkı ve Kapadokya

Göreme Milli Parkı ve Kapadokya



Tamamen erozyonla şekillendirilmiş muhteşem bir manzara içinde, Göreme vadisi ve çevresi, İkonoklastik sonrası dönemde Bizans sanatının benzersiz kanıtı olan kayaya oyulmuş tapınaklar içermektedir. 4. yüzyıla dayanan geleneksel bir insan habitatının kalıntıları olan konutlar, ilkel yaşam köyleri ve yeraltı kasabaları da burada görülebilir.

Göreme Milli Parkı ve Kapadokya'nın Peribacaları, yüzyıllardır insanın kullandığı ve değiştirdiği, insan etkileşimini ve yerleşimini çarpıcı doğal arazilerle birleştiren bir uyum peyzajıdır. Milli Park orta Anadolu'nun Hasan Dağı-Erciyes Dağı volkanik bölgesinde kalmaktadır. Saha; platolar ovalar küçük dağ bitkileri, yüksek tepeler, alüvyonla dolmuş dere ve ırmak vadileri, drenaj havzaları ve erozyon lu dik yamaçlı vadilerde birbirinden ayrılan yüksek düzlüklerden oluşmuştur. Erciyes ve Hasan Dağının büyük volkanik konileri, kuzeyden Kızılırmak vadisinin bir kısmı, bazıları bazaltla kaplı aşınmış tüf yatakları araziye hakim özelliktedir. Alan; volkanik tüften oluşmuş ilgi çekici manzara yapısı içerisinde Bizans Kilise mimarisi ve dinsel sanat tarihinden önemli bir devri sergilemektedir. Bölgenin özelliklerinden burada yaşayanlar savaşların etkilerinden, merkezi idarenin otoritesinden uzak kalmayı başarabilmişlerdir.

Göreme Milli Parkı tüften oluşmuş ilgi çekici manzara yapısı içerisinde Bizans Kilise mimarisi ve Hıristiyan tarihinden önemli bir devri sergilemektedir. Göreme'nin eşsiz jeomorfolojik oluşumu, estetik manzara yapısının görsel değeri ile tarihi ve etnolojik yapısı Milli Parkın kaynak zenginliğinin ana başlıkları sayılabilir.

“ Kapadokya'da Hıristiyanlık tarihine ışık tutan en önemli eserler, kayalara oyulmuş kiliselerdir. Bölgede yüzlerce kilise bulunmakta, her vadide kilise ve manastırlara rastlanmaktadır. ”

Burada oluşan doğa unsurlarının Ana ulaşım yollarına uzaklığı ve engebeli bir alan olması, gizlenmek isteyen veya dini inzivaya çekilenler için uygun korunma yeri olmuştur. Manastır hayatı 3. yüzyıl sonları ile 4. yüzyıl başlarında başlamış ve hızla yayılmıştır. Manastırlar, kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve keşiş hücreleri, depo ve şarap yapım yerleri bulunan mekanlar oyulmuş, duvar resimleri ile süslenmiştir.

Başta Nevşehir olmak üzere Kırşehir, Niğde, Aksaray ve Kayseri illerine yayılmış bir bölgedir. 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ'ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmıştır. Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiğibir yerdir. Coğrafi olaylar Peribacalarını oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine ev, kilise oymuş, bunları fresklerle süsleyerek, binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya'nın yazılı tarihi Hititlerle başlar. Tarih boyunca ticaret kolonilerini barındıran ve ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kuran Kapadokya, İpek Yolu'nun da önemli kavşaklarından biridir.

Göreme Milli Parkı ve Kapadokya

Elmalı Kilisesi

Elmalı Kilise küçük bir mağara kilisesidir. MS 1050 yılı civarında inşa edilmiştir. Dört haç şeklinde yapılmıştır. Bu kilisenin restorasyonu 1991 yılında tamamlanmış ama fresklerin bozularak dökülmesine engel olunamamıştır. Bu kilisede azizleri, rahipleri ve Hristiyan şehitlerini anlatan sahneler bulunmaktadır. Ayrıca kilisede Yunanca balık anlamına gelen balık resimleri bulunmaktadır. Kilisenin ismindeki elmanın resmedilen melek Mikâil'in elindeki elmadan veya civardaki çok büyük bir elma ağacından geldiği sanılmaktadır.

Peribacası' adı verilen ilgi çekici oluşumlar, vadilerin yamaçlarından akan sel suları ve esen rüzgârların volkan tüflerinden oluşan yapıları aşındırması sonucu oluşmuşlardır. Akan sel suları, sert kayaları çatlatmış ve koparmıştır. Alt kısımlarda ise kolay aşınan malzeme olduğundan derin oyuklar oluşmuş, şekillerin yamaçları gerilemiştir. Bu sırada üst kısımlarda bulunan ve şapka şeklindeki sert malzeme sayesinde aşınmaktan kurtulan kısımlar ile konik biçimli gövdeler meydana gelmiştir. Bu da bizlere, peribacalarının oluşumu adına rüzgârdan çok akan sel sularının etkili olduğunu göstermektedir. Sel sularının bu kadar güçlü olmasındaki etkenler de zayıf bitki örtüsü ve tüflerin geçirimsizliğidir.